Çağlar Boyu Portreler

Çağlar Boyu Portreler

Sizi bir resim sergisine davet ediyoruz. Yüzyıllar boyunca ressamların nasıl portreler yaptığını merak ediyorsanız, bu kapıdan içeri girebilirsiniz. Antik çağdan Rönesans’a, Barok ressamlardan günümüzün modern sanatçılarına dek portrelerin nasıl değiştiğini en ünlü örneklerle bir çırpıda görmek istemez misiniz? Portre, resim sanatında bir türdür. Bu türde bir kişinin yüzü kâğıt, ahşap ya da tuval üzerinde betimlenir. Geçmişte heykel, seramik, mozaik, fresk gibi yöntemlerle de yapılan portreler, 19. yüzyılda fotoğraf makinesinin icadından beri fotoğraf olarak da oluşturuluyor.

Bu sergiyle, sizi MS 1. yüzyıldan 20. yüzyıla kadar iki bin yıllık bir görsel yolculuğa çıkaracağız. Mısır’dan Amerika’ya, Çin’den Avrupa’ya kadar Dünya’nın farklı coğrafyalarında ve farklı kültürlerinde nasıl portreler yapıldığını hep birlikte göreceğiz. Bu sırada resim sanatının ne gibi dönüşümler geçirdiğini, bunların insanların yaşamlarındaki hangi değişimlere karşılık geldiğini, ünlü ressamların ve tablolarının ilginç öykülerini de öğreneceğiz. Ama şimdiye kadar duymadığınız kavramlar ya da özel adlarla karşılaşmaya da hazırlıklı olun! İnternetiniz ya da kapsamlı bir ansiklopediniz varsa, bunları öğrenmenin tam vakti. Ama öncelikle bu resimlerin tadını çıkarın. İyi seyirler…

Feyyum Portreleri

feyyum #74876
Genç bir kadını betimleyen Feyyum portresi, 2. yüzyıl, Louvre Müzesi, Paris, Fransa.
Görsel kaynağı: Wikipedia
Günümüze ulaşan Dünya’nın en eski portreleri, Mısır’daki Feyyum’da mumyaların üzerine yerleştirilen ahşap plakalara çizilmiş “Feyyum mumya portreleri”dir. Roma İmparatorluğu devrinden kalmadırlar. MS 1. yüzyılın başlarından 3. yüzyılın ortalarına kadarki dönemden kalan 900 dolayında farklı örneği bulunur. Mısır’ın sıcak ve kurak iklimi, bu denli çok portrenin günümüze kadar oldukça iyi korunmasını sağlamıştır. Bu ünlü portreler, gerçekçilikleriyle, yani resmedilen kişinin özelliklerini ayrıntılı bir şekilde ve olduğu gibi yansıtmalarıyla dikkat çekerler. Yukarıda gördüğünüz portre 2. yüzyıldan kalmadır ve genç bir kadını betimler.

İustinianos

iustinianos #74876
İmparator Iustinianos’u gösteren mozaik panodan ayrıntı, 6. yüzyıl, St. Vitale Kilisesi, Ravenna, İtalya.
Görsel kaynağı: Wikipedia
Roma İmparatorluğu’nun doğudaki mirasçısı olan Bizans İmparatorluğu’nun en güçlü olduğu 6. yüzyılın ortalarında tahtta İustinianos vardı. Onun döneminde hem imparatorluğun sınırları genişlemiş hem de ekonomik durumu iyileşmişti. Bu dönemde çok sayıda yapı inşa edilmiş ve bunların içleri gösterişli bir biçimde süslenmişti. İşte yukarıda görülen Iustinianos portresi de İtalya’daki St. Vitale Kilisesi’nde, 6. yüzyılın ilk yarısından kalan mozaik panolardan bir ayrıntıdır. Birbirinden farklı minik parçaları bir yüzey üzerinde yan yana getirerek resim oluşturma tekniğine mozaik denir ve antik çağlardan günümüze dek pek çok örneği bulunur. İstanbul’da Ayasofya Müzesi, Büyük Saray Mozaikleri Müzesi ve Kariye Müzesi’ne; Hatay’da Mozaik Müzesi’ne ve Gaziantep’te Zeugma Mozaik Müzesi’ne giderseniz, eşsiz mozaiklerle karşılaşırsınız. Mozaikler dışında heykellerde ve eski metal paraların üzerinde de imparator portrelerine rastlanır.

Ebbo İncili

ebbo incili #74876

Ebbo İncili’nden Aziz Matta portresi, 9. yüzyıl, Epernay Şehir Kütüphanesi, Fransa.
Görsel kaynağı: Wikipedia

Ortaçağ Avrupa’sına damgasını vuran Hıristiyanlık, sanatı da derinden etkilemişti. Birçok sanat türü antik dönemin sonundaki çeşitliliğini yitirmiş, o çeşitliliğin yerini hep benzer dinsel konuları işleyen bir kilise sanatı almıştı. Dolayısıyla bu dönemin portrelerinde karşımıza sıklıkla Hıristiyanlıkla ilgili kişiler (Hz. İsa, Meryem Ana, havariler, azizler, vd.) çıkar. Bu portrelerse ya ahşap üstüne yapılmış ve kiliselerde sergilenmiştir ya da İncil’in elyazması kopyalarını resimlerken oluşturulmuştur. İncil’in 9. yüzyılda Fransa’da yazılan ve Ebbo İncili olarak bilinen bir kopyasında, yukarıda görülen Aziz Matta portresi de yer alır. Ancak bu portre, dönemi için biraz sıra dışı özellikler taşır. Çünkü ressamın fırçası son derece coşkulu ve enerji doludur. Üstelik arka planda bir manzara, hatta portresi çizilen Matta’nın gölgesi bile vardır.

Song Hanedanı Portreleri

song hanedani #74876

İmparatoriçe Renhuai’nin portresi, 12. yüzyıl, Çin.
Görsel kaynağı: Wikipedia

Çin’de resim sanatının binlerce yıllık bir geçmişi vardır. Ancak günümüze ulaşan en eski portreler ancak 1000 yılından sonraya tarihlenir. Yine de bu tarihten önce yapılan kimi duvar resimleri insan ve doğa betimlemeleri içermektedir. Örneğin, Qianling Mozolesi’nde yer alan ve 706’da yapılmış olan duvar resimlerinde bir grup saray kadınını saray bahçesinde, yabancı elçileri kabul salonunda ya da bir grup erkeği at üstünde polo oynarken gösteren sahneler vardır. Yukarıdaki resimdeyse Song Hanedanı’ndan İmparatoriçe Renhuai’nin 12. yüzyıla ait bir portresi görülüyor. Ayrıntıların son derece zengin olduğu, imparatoriçenin mümkün olduğunca gerçekçi betimlenmeye çalışıldığı bir portre olarak, o dönem Batı’da yapılan dini içerikli resimlerden büyük ölçüde ayrılıyor.

Giotto Di Bondone

giotto di bondone #74876

Meryem Ana’nın yaşamını anlatan fresklerden ayrıntı, 1305, Scrovegni Şapeli, Padova, İtalya.
Görsel kaynağı: Wikipedia

Çin’de resim sanatının binlerce yıllık bir geçmişi vardır. Ancak günümüze ulaşan en eski portreler ancak 1000 yılından sonraya tarihlenir. Yine de bu tarihten önce yapılan kimi duvar resimleri insan ve doğa betimlemeleri içermektedir. Örneğin, Qianling Mozolesi’nde yer alan ve 706’da yapılmış olan duvar resimlerinde bir grup saray kadınını saray bahçesinde, yabancı elçileri kabul salonunda ya da bir grup erkeği at üstünde polo oynarken gösteren sahneler vardır. Yukarıdaki resimdeyse Song Hanedanı’ndan İmparatoriçe Renhuai’nin 12. yüzyıla ait bir portresi görülüyor. Ayrıntıların son derece zengin olduğu, imparatoriçenin mümkün olduğunca gerçekçi betimlenmeye çalışıldığı bir portre olarak, o dönem Batı’da yapılan dini içerikli resimlerden büyük ölçüde ayrılıyor.

Jan Van Eyck

van eyk #74876
Arnolfini’nin Evlenmesi, 1434, National Gallery, Londra, İngiltere.
Görsel kaynağı: Wikipedia
Gördüğünüz resim, adeta bir evlilik belgesi. Zaten portre de “Arnolfini’nin Evlenmesi” adını taşıyor. Zengin bir tüccar olan Arnolfini ve karısı, evlerinin bir odasında ressam Jan van Eyck’a poz vermişler. Ayrıntılar son derece keskin, hatta arkadaki duvara asılı aynada ressam bile seçilebiliyor. Ve resmin öncekiler gibi dini bir konusu yok. Konu, resimde görülen çifte ve onların hayatına odaklanmış. Rönesans’la birlikte ortaya çıkan burjuva sınıfı (soylu olmayan, gücünü paradan alan sınıf), eskiden kilisenin ve soyluların (saray çevresi) emrindeki ressamlara, para karşılığında kendi resimlerini yaptırmaya başlamıştı. Bu yüzden resimler de mümkün olduğu kadar gerçeği yansıtacak şekilde yapılıyordu. “Yeniden doğuş” anlamına gelen Rönesans, bu gerçekçi üslubu 15. yüzyıl boyunca sürdürecekti.

Albrecht Dürer

durer #74876
Elsbeth Tucher’in Portresi, 1499, Hessisches Landesmuseum, Kassel, Almanya.
Görsel kaynağı: Wikipedia
Alman sanatçı Albrecht Dürer, genç yaşta ünlü olmuş bir ressam, ağaç baskıcı, gravürcü ve matematikçiydi. Rönesans sanatının gerçekçiliği eserlerinde hemen dikkati çeker. Yukarıdaki portrede, Nürnbergli Tucher ailesinden Elsbeth Tucher’i yüz hatlarındaki en ince ayrıntılara kadar betimlemiştir. Arka planda görülen duvar kâğıdının deseni, duvarda yer alan tablodaki manzaranın ayrıntıları, Elsbeth Tucher’in elbisesinin tüm kıvrımları resimde gösterilmiştir. Dürer aynı ayrıntıcılığı ve gerçekçiliği diğer portrelerinde, yalnızca otları çizdiği doğa resimlerinde de gösterir. Almanya’da Reform hareketleri de onun döneminde yaşanmış, sanatı bu hareketten etkilenmiştir.

Leonardo da Vinci

da vinci #74876
Mona Lisa, 1503-1507, Louvre Müzesi, Paris, Fransa.
Görsel kaynağı: Wikipedia
Galiba bu portre hakkında fazla söze gerek yok; çünkü “Mona Lisa”, yeryüzünün en ünlü ve hakkında en çok araştırma yapılan tablosudur. Leonardo da Vinci’nin, İtalyan tüccar Francesco del Giocondo’nun eşi Lisa del Giocondo’yu gerçekçi bir üslupla, 16. yüzyılın başlarında çizdiği bir portredir. Kelimenin tam anlamıyla bir “Rönesans adamı” olan Leonarda da Vinci, sadece resimde değil; heykel, mimari, müzik, matematik, mühendislik, tıp, jeoloji, botanik, haritacılık gibi alanlarda da üstün çalışmalara imza atmıştı. Resim, Leonardo’nun böylesine geniş alanlara yayılan çalışmalarının aslında küçük bir kısmını oluşturuyordu: Günümüze ulaşan ve kesin olarak ona ait tablolarının sayısı sadece 22’dir. 77 x 53 cm ölçülerindeki Mona Lisa tablosu, boyutundan çok çok büyük bir ün kazanmış, defalarca hırsızlığa ve saldırılara maruz kalmıştır.

John Vermeer

vermeer #74876
İnci Küpeli Kız, 1665, Mauritshuis Müzesi, Lahey, Hollanda.
Görsel kaynağı: Wikipedia
Geçtiğimiz yıllarda aynı adlı bir filme de konu olan “İnci Küpeli Kız” portresi, Rönesans sonrası yeni arayışlara giren ve barok üslubunda yapıtlar ortaya koyan ressamlardan John Vermeer’e aittir. Bu tablo, “Kuzey’in Mona Lisa’sı” veya “Hollandalı Mona Lisa” olarak da anılır. Rönesans tablolarının aksine ayrıntıların bulanıklaştığı, arka planın genellikle karanlık bırakıldığı barok üslup, Rönesans’ın katı gerçekçiliğine bir tepkiyi içerir. Hollanda’nın deniz aşırı ticareti ve sömürgeleri sayesinde elde ettiği zenginliğin damgasını vurduğu 17. yy, Hollanda resmi için de bir altın çağdır. Vermeer bu dönemin en tanınmış ressamlarından biri olmasına karşın, belki de yavaş çalışan bir ressam olduğu için, öldüğünde karısına ve çocuklarına miras yerine borç bırakmıştır.

John Everett Millais

millais #74876
Ariel’in Kandırdığı Ferdinand, 1850, özel koleksiyon.
Görsel kaynağı: Wikipedia
19. yüzyılda resimde yeni arayışlarla birlikte, Rönesans gerçekçiliğine dönüşün pek çok örneği de görülmeye başlanmıştı. Ön-Raffaeloculuk adı verilen ve Rönesans sanatçısı Rafael’den etkilenen akımda ayrıntılara çok önem veren sanatçılar, yoğun renkler kullanmayı ve karmaşık kompozisyonları tercih ediyorlardı. İngiltere’de bir grup ressamın bir araya gelmesiyle oluşan bu akımın en tanınmış ismi, John Everett Millais idi. “Ariel’in Kandırdığı Ferdinand” adlı yukarıdaki tabloda Shakespeare’in Fırtına adlı oyunundan bir sahne canlandırılmaktadır. Kırda geçen sahnede yalnızca Ferdinand ve Ariel değil, yerdeki ve arka plandaki otlar bile tek tek, en ince ayrıntısına kadar resmedilmiştir.

Vincent Van Gogh

van gogh #74876
Şövale Önünde Otoportre, 1888, Van Gogh Müzesi, Amsterdam, Hollanda.
Görsel kaynağı: Wikipedia
Yukarıda gördüğünüz portreyi yapan kişiyle portresi yapılan kişi aynı! Yani bu bir otoportre! Pek çok ressam kendini de tuvale aktarmaktan geri durmamıştır ve bu ressamlardan biri de resimde gördüğünüz Vincent van Gogh’tur. Hatta Van Gogh kariyerinin farklı dönemlerinde 30’dan fazla otoportre yapmıştır! O resim yapmaya başladığı sıralarda Avrupa’da izlenimcilik akımı yaygındı. Doğanın insanın içinde oluşturduğu izlenimleri ve duygusal etkileri yansıtmayı hedefleyen bu akımdan etkilense de sonraları bu akımın sınırlayıcılığından çıkarak kendi özgün anlatımını bulmuştur. Parlak renkler ve kesikli fırça darbeleri, hemen her resminde dikkati çeken unsurdur. Kendinden sonraki sanatçıları fazlasıyla etkilemiş ve eserleri dünyanın en tanınmış resimleri arasına girmiştir. Yapıtlarının önemli bir bölümü, memleketi Hollanda’nın başkenti Amsterdam’daki Van Gogh Müzesi’nde sergilenmektedir.

Gustav Klimt

klimt #74876
Adele Bloch-Bauer’in Portresi, 1907, Neue Galleria, New York, ABD.
Görsel kaynağı: Wikipedia
Altın yaldızlı bir fon, mozaiğe benzeyen küçük bölümlenmeler ve simgesel anlamlarla dolu konular… Gustav Klimt’in sanatını ve yapıtlarından biri olan yukarıdaki portreyi bu sözlerle anlatmak mümkün olabilir. Klimt, 20. yüzyıl başlarının sembolizm ve Art Nouveau (Yeni Sanat) akımlarının temsilcisidir. Bu yazıdaki ikinci resimde gördüğünüz Bizans mozaiklerinden, Ravenna’ya yaptığı gezi sırasında etkilenmiş olmalıdır. Yaşadığı dönemde de çok ün kazanan sanatçının tabloları ölümünden sonra rekor fiyatlara alıcı bulmuştur. Yukarıda gördüğünüz Adele Bloch-Bauer’in Portresi, 2006’da tam 135 milyon dolara satılmıştır!

Pablo Picasso

picasso #74876
Dora Maar ve Kedi, 1941, özel koleksiyon.
Görsel kaynağı: Wikipedia
Sıradışı bir portre, öyle değil mi? Portrede görülen Dora Maar adlı kadın, Pablo Picasso resmi yapıp bitirdikten sonra ona gösterince acaba düşüp bayılmış mıdır? Yoksa sanatçının yorumundan etkilenip başka portrelerini de mi yaptırmıştır? Doğru yanıt ikincisi! Hatta Dora Maar, Picasso’nun en önemli modellerinden biri ve sevgilisi olmuştur. Üstelik Picasso’nun bu portresi, dünyanın en pahalı tablolarından biridir. 20. yüzyıla gelindiğinde resim sanatında ciddi değişimler yaşanır; gerçeküstücülük, modernizm, dışavurumculuk gibi akımlar önceki yüzyılların klasikleşmiş resim sanatını sarsar ve bilinen resmin kalıplarını zorlar. İşte Picasso’nun dahil olduğu kübizm akımı da geometrik şekillerin egemen olduğu ve gerçekçiliğin reddedildiği bir akımdır. Bu akımın önemli bir örneği olan “Dora Maar ve Kedi” tablosu da Fransa’da II. Dünya Savaşı’nın başladığı yıl yapılmıştır.