Güneş Dünya’nın çevresinde dönseydi
Acaba ne olurdu?
Güneş Dünya’nın çevresinde dönseydi
Acaba ne olurdu?
Çünkü gözümüzle gördüğümüz düpedüz budur! Öyle değil mi? Güneş her gün doğuyor, gökyüzünde bir yay çizerek yükseliyor, ardından da alçalıp batıyor. Bazen dağların ardından, bazen de -sanki “cos” diye bir ses çıkartacakmışçasına- denizin içine batıyor! E, zaten uydumuz Ay da gökyüzünde aynı şekilde hareket ediyor ve kimse onun Dünya’nın çevresinde dönmesine karşı çıkmıyor! O halde Güneş’in Dünya’nın çevresinde döndüğünü düşünmek hiç de saçma olmamalı!
Zaten bu yüzden geçmişte insanların aklındaki gerçek de buymuş. Ancak gökbilim ilerledikçe yapılan düzenli gözlemler ve özellikle de gezegenlerin zaman zaman tuhaflaşan hareketlerinin nedenini anlama çabaları akla başka bir olasılığı getirmiş: Dünya’nın ve öteki tüm gezegenlerin Güneş’in çevresinde dönmesi olasılığı… İnsanlığın bu yeni olasılığın gerçek olduğunu kabullenmesi de yüzyıllar sürmüş! Merak edenler, yüzyıllarca sarsılmayan Dünya merkezli evren düşüncesinin Güneş merkezli hale gelebilmesi için neler olduğunu Nicolaus Copernicus, Galileo Galilei ve Johannes Kepler gibi bilim insanlarını araştırabilir.
Evet, artık biliyoruz ki Dünya da sistemimizdeki öteki gezegenler de Güneş’in çevresinde dönüyor. Aslında basit bir göz yanılması nedeniyle -gezegenimiz kendi ekseninde döndüğü için- sanki Güneş’in bizim çevremizde döndüğünü sanıyoruz. Ancak tüm sistem Güneş’in içinde kalan bir ağırlık merkezinin çevresinde dönüyor. (Ama tam olarak Güneş’in merkezinin çevresinde değil!) Şimdi gelin, okuyucularımızdan Ahmet Yusuf’un sorduğu o cesur soruyu bir kez daha soralım: Peki, Güneş Dünya’nın çevresinde dönseydi, acaba ne olurdu?
“Ama bu fizik yasalarına aykırı!” deyip işin içinden çıkmaya çalışacakları da hayalimize ortak etmek için Dünya’nın kütlesinin Güneş’inki kadar, Güneş’in kütlesinin de Dünya’nınki kadar olduğunu, yine de aynı oranda parladığını varsayalım… Bu durumda Güneş Sistemi’nin ağırlık merkezi bu kez Dünya’nın içinde kalacak, sistemdeki her gezegen Güneş tarafından aydınlatılmaya devam etse de Dünya’nın çevresinde dönüyor olacaktı; tabii yepyeni yörüngelerde…
Yörüngelerin nasıl olacağı da bu “büyük dönüşüm”ün hangi anda, yani gezegenlerin yörüngelerinde hangi noktadayken gerçekleştiğine bağlı olurdu. Aslında bu dönüşüm birdenbire gerçekleşseydi tam bir kaos yaşanabilirdi. Neptün gibi gezegenler mancınıkla fırlatılmış gibi uzay boşluğuna savrulabilir, o sırada Dünya’ya yakın olan gezegenlerse Güneş kütlesine ulaşan gezegenimizin devasa çekimine kapılıp üstümüze düşebilirlerdi! Deyim yerindeyse kartlar yeniden karılır, oyunun kuralları değişirdi.
Haydi işimizi biraz daha kolaylaştırmak için Güneş’in Dünya çevresinde dönmeye başlayacağı o “büyük” anda tüm gezegenlerin Güneş’in aynı tarafında boncuk gibi dizilmiş olduğunu varsayalım. Tabii böyle bir olay yaşanırken hiçbir gezegenin uzaya kaçmayacağını ya da Dünya’ya düşmeyeceğini de (yani sistemin korunacağını) kabul edelim. Bu durumda Merkür ve Venüs öteki dış gezegenler gibi davranmaya başlar. Dünya merkezde olmak üzere gezegenler içten dışa doğru Mars, Venüs, Merkür diye sıralanır. Sonra Güneş gelir. Güneş’ten sonraki Jüpiter, Satürn, Uranüs ve Neptün sıralaması aynı kalırdı. Bu yeni dizilimde gezegenlerin parlaklıkları da yeni yörüngelerinde Güneş’e uzaklıklarına göre değişirdi. Örneğin Mars en parlak gezegen olma konusunda Jüpiter’le yarışırdı.
Ancak Güneş Sistemi’mizin dışında her şey yine aynı olurdu. Bizi derinden etkileyen bu büyük değişimden yıldızların, başka gezegen sistemlerinin ve gökadaların haberi bile olmazdı. Evrenimizin hayal etmesi güç büyüklüğünü düşünecek olursanız, öteki tüm gökcisimleri nerdeyse hiçbir şey olmamış gibi hareketini sürdürürdü. Bu durumda takımyıldızları ve derin uzay nesnelerini yine aynı şekilde, aynı yerlerde görmeye devam ederdik. Güneş Sistemi’nin gezegenleri (yoksa Dünya Sistemi mi demeli artık?) takımyıldızların oluşturduğu fon üzerinde gezinmeyi sürdürür, Dünya’nın kendi ekseninde dönüşünün yarattığı göz yanılması nedeniyle “doğup batmaya” devam ederlerdi.
Haydi son olarak, “Bu durumda uydumuz Ay’a ne olurdu?” diye de düşünelim. Yine çevremizde usul usul dönmeye devam eder miydi? Aslında bir tam turu 29,5 günde atmak hiç de yavaş sayılmaz ama bu kadar büyük kütleli Dünya’nın çevresinde ufak tefek Ay’ımızın dönmesi gerçekten çok zor olurdu! Dünya’nın kütle çekimine kapılıp hızla Dünya’ya düşmemek için çok ama çok büyük bir yörünge hızıyla dönmesi gerekirdi. Şu anki hızının 575 katı bir hızla! Bu durumda Ay’ın her gün yaklaşık 20 kez, hızlı hızlı gökyüzünü kat edişini izlerdik!
Nasıl, hayal etmesi bile ilginç, değil mi? O halde sıra sizde: Dilerseniz “Güneş Dünya’nın çevresinde dönseydi başka neler olurdu?” diye düşünmeye devam edin, dilerseniz de aklınıza gelen sıra dışı soruları hiç çekinmeden bize yazın!
Sizin de aklınıza takılan ilginç sorular varsa bize yazın, burada yanıtlayalım. Unutmayın, bazen çok basit görünen sorular büyük buluşlar ortaya çıkarabilir!