Ölmez Ağaç
Sizi bilmem ama ben zeytini çok severim. Çünkü zeytin doğanın bize bağışladığı en değerli armağandır. Kahvaltılarımızı taçlandıran tanesi bir yana, yağı anne sütü kadar yararlıdır. Zeytinyağı kemiklerimizi, dişlerimizi, saçlarımızı, güçlendirir, yaralarımızı iyileştirir, organlarımızı korur, hücrelerimizi yenileyerek ömrümüze ömür katar.
Yoğun olarak Akdeniz havzasında yetişen, 1.000-3.000 yıl yaşayabilen zeytin, uzun ömründen dolayı “ölmez ağaç”, yağı da “sıvı altın” olarak tanımlanıyor. Kutsallığın, bereketin, barışın, zaferin, ölümsüzlüğün ve yeniden doğuşun simgesi sayılan zeytin ağacı hakkında birçok öykü ve efsane yaratılmış. Bu efsaneleri başka bir zaman anlatmak üzere bir kenarda bekletip, size önce ülkemizin en yaşlı zeytin ağaçlarından birini sonra da onu barındıran antik kentimizi tanıtmak istiyorum.
Teoslu Umay Nine
İzmir ilimizin Seferihisar ilçesinde 500 yaşın üzerinde 200 adet zeytin ağacı saptandı. Asırlık ağaçların çoğu, Sığacık mahallesinin yanı başında yer alan Teos Antik Kenti’nde bulunuyor. Teos’taki ağaçlardan birine, Türk mitolojisine göre insan, hayvan ayırt etmeksizin bütün hamileleri ve dünyaya gelen yavrularını koruyan tanrıça Umay’ın adı verildi. Yaklaşık 1.000 yaşında olduğu için ihtiyar sanılıp “Umay Nine” dendi ama o “ölmez ağaç” unvanına yaraşır halde meyve vermeye devam ediyor. Umay Nine’ye bereket ve uzun ömürler dileyerek veda edip; ondan önce ya da onun zamanında buralarda kimler varmış? Görmek için biraz geçmişe uzanalım.

Tüccar ve Bilge İyonlar
Miletos > Milet
Myos > Söke
Priene > Söke
Ephesos > Efes
Kolophon > Değirmendere
Lebedos > Ürkmez
Teos > Seferihisar
Erithrai > Ilıdır, Çeşme
Klazomenai > Urla
Phokaia > Foça
Samos > Sisam Adası
Khios > Sakız Adası

İyonlar bu bölgede “polis” adı verilen 12 kent devleti kurmuşlar. Bir süre sonra Smyrna (İzmir) da İyonya’ya katılmış. Deniz ticaretiyle uğraşan İyonlar, Ege ve Karadeniz kıyılarına ticaret amaçlı uydu kentler kurmuşlar. Ticaret kadar özgür düşünce, bilim, sanat, mimari, edebiyat ve felsefe alanlarına önem vermişler. Bu sayede Thales, Hippokrates, Homeros gibi önemli bilim insanları bu topraklarda yetişmiş.

Thales
MÖ 624 – MÖ 548/545 Matematik, astronomi ve felsefe ile ilgilenen Thales, felsefe ve bilimin öncüsü sayılır.

Hippokrates
MÖ 460 ile MÖ 375 Hastalıkların tanımlanma ve sınıflandırılmasında önemli katkılar sunan ve ilk tıp okulunu kuran Hippokrates, “tıbbın babası” sayılır.

Homeros
MÖ 850 yıllarında yaşadığı tahmin edilen, İlyada ve Odysseia Destanları’nın yaratıcısı veya derleyicisi olan Homeros, Antik Çağın en büyük ozanıdır.
Teos Antik Kenti



Bereket Tanrısı Dionysos
O günün dünyasında neredeyse her kent ayrı bir tanrı ya da tanrıçayı kutsal sayıyormuş. Teoslular, kentlerinin kurucu ve koruyucu tanrısı olarak Dionysos’u seçmişler. Dionysos orada üzümü keşfetmiş. Dionysos, bunu insanlara da öğrettiği için bereket tanrısı olarak kutsal sayılmış. Bağcılıkla uğraşan Teoslulara göre Dionysos, Teos’ta dünyaya gelmiş. Bu yüzden hemşerileri Dionysos’u kutsal saymış, kentlerine onun için görkemli bir tapınak inşa etmişler.
Dionysos Sanatçıları
Dionysos, yalnızca Teosluların değil Ege Denizi’nin iki yanında yaşayan halkların çoğu tarafından da sayılan bir tanrıymış. Yılın belli zamanlarında özellikle de bağbozumu yani üzümlerin toplandığı mevsimde onun adına festivaller düzenlenirmiş. Bu festivallerde yiyip içip eğlenmenin yanı sıra müzik ve drama yarışları yapılırmış. Kentler arasında dolaşarak yarışmalara katılan sanatçılar, haklarını korumak için Dionysos Sanatçıları Birliklerini oluşturmuşlar. Kent ve kentler arası festival ve yarışlar bu birlikler tarafından organize edilirmiş.
Teoslular, kentlerinin tanıtılmasına ve ekonomisine katkı sağlayacağını düşünerek, Dionysos Sanatçıları’nı kentlerine davet etmişler. Onlara çeşitli ayrıcalıklar tanıyarak Teos’ta kalmalarını sağlamışlar. Yüzyıldan fazla zaman Teos’ta kalan sanatçılar, başlangıçta yararlı olsa da ilerleyen yıllarda daha çok ayrıcalık istemeye kalkınca Teos’tan sürülmüşler.
Roma Dönemi
Zaman içinde Selevkoslar güç kaybetmeye başlamış. Teos Ege Bölgesi’nin önemli gücü olan Pergamon (Bergama) Krallığına bağlanmış. Son Pergamon kralı ölürken topraklarını Romalılara bağışlayınca, Teos da MÖ 133 yılında Roma’nın hâkimiyetine girmiş. Düzenlerini korumak isteyen Teoslular, Roma yönetimi ile iyi geçinmişler. İmparatorlar adına para bastırmış, heykellerini dikmişler ama zaman onların aleyhine işlemiş. Dionysos Tapınağı sayesinde bir süre ayakta kalmayı başarmışlar ancak Roma İmparatorluğu Hıristiyan dinini kabul edince tapınak önemini yitirmiş. Bu arada Ege’de başka limanların gelişmesi de çöküşü hızlandırmış. Teosluların yavaş yavaş terk etmesiyle kent sessizliğe bürünmüş. Işıltılı yıllardan kalan görkemli binaların taşları, bölgede kurulan yeni yerleşmelerde kullanılmak üzere sökülmüş, kalanlar da zamanla toprağın altına gömülmüş.
Teos Antik Kenti’nde ilk arkeolojik çalışmaları 1764 yılında İngiliz araştırmacıları başlatmış. Onları Fransız bir ekip izlemiş. 1962 – 1996 yılları arasında aralıklı olarak Türk bilim insanları tarafından araştırılmış. Uzun bir aradan sonra 2010 yılında yeniden başlayan kazı ve restorasyon çalışmaları, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Klasik Arkeoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Musa Kadıoğlu başkanlığında yürütülmektedir. Kazı ve restorasyon çalışmaları İş Bankası tarafından desteklenen Teos Antik Kenti’ni ziyaret ederek gördüklerinizi ve buradan öğrendiklerinizi yakınlarınızla paylaşarak tanıtımına destek verebilirsiniz.
