Yavaş yavaş yükselmeye başlasak,
acaba ne olurdu?
Yavaş yavaş yükselmeye başlasak, acaba ne olurdu?
Dört buçuk saatin sonunda, 8.000 metre sınırını geçtikten sonra da “ölüm bölgesi” denen yüksekliğe ulaşırdınız. Bu düzeyde havadaki oksijenin oranı deniz düzeyindekinin üçte biridir. Dolayısıyla soluk alsanız bile kanınıza yeterli miktarda oksijen geçemezdi. Başınız dönmeye, mideniz bulanmaya, görüşünüz bozulmaya başlar ve sonunda bilincinizi kaybederdiniz. Sonrası malum… İşte, bu nedenle Everest gibi 8.000 metreden yüksek dağlara çıkan dağcılar yanlarında onları hayatta tutacak ekipmanları (ve oksijeni) de götürmek zorundadır.
Gördüğünüz gibi yavaş yavaş yükselerek bulutların üzerine birkaç saat içinde ulaşırdınız. Ne var ki ulaştığınız yerin farkına varacak durumda olmazdınız! En iyisi, çok havalanmamak galiba!
Dört buçuk saatin sonunda, 8.000 metre sınırını geçtikten sonra da “ölüm bölgesi” denen yüksekliğe ulaşırdınız. Bu düzeyde havadaki oksijenin oranı deniz düzeyindekinin üçte biridir. Dolayısıyla soluk alsanız bile kanınıza yeterli miktarda oksijen geçemezdi. Başınız dönmeye, mideniz bulanmaya, görüşünüz bozulmaya başlar ve sonunda bilincinizi kaybederdiniz. Sonrası malum… İşte, bu nedenle Everest gibi 8.000 metreden yüksek dağlara çıkan dağcılar yanlarında onları hayatta tutacak ekipmanları (ve oksijeni) de götürmek zorundadır.
Gördüğünüz gibi yavaş yavaş yükselerek bulutların üzerine birkaç saat içinde ulaşırdınız. Ne var ki ulaştığınız yerin farkına varacak durumda olmazdınız! En iyisi, çok havalanmamak galiba!