Peki, şuna ne dersiniz? Herkesin elinin altında bir ışınlanma makinesinin olduğunu, gidilecek yerde başka bir makineye gerek olmadığını ve ışınlanmanın soluk alıp vermek kadar kolay olduğunu hayal edelim. Bir konum seçiyorsunuz, sonra bir düğmeye basıyorsunuz ve göz açıp kapayıncaya kadar oradasınız. Tabii bunu yapabilen bir tek siz değilsiniz; herkes yapabiliyor. Acaba böyle bir yaşam nasıl olurdu?
Trafiğin sıkışması, metronun ya da otobüsün dolu gelmesi, tren ya da uçak rezervasyonları… Bunların hepsi geçmişte kalırdı. İnsanlar anında istedikleri yerde olabilecekleri için herhangi bir araca da gerek olmazdı. Tabii, bazıları sırf nostalji olsun diye, yolculuk etmekten hoşlandıkları için ya da o aracı sevdiklerinden bir araca binmek isteyebilirlerdi. Keyif ya da spor için yürüyüş yapmak isteyenler, koşanlar ya da bisiklete binenlerse hep olurdu. Her yere ışınlanıp durmaktan hareketsiz kalan bedenlerimiz hantallaşacağından spor yapmak bir gereksinim halini alırdı.
Bol ışınlanmalı bir yaşamda, gün içinde birçok şey yapma olanağı olurdu. Sabah okula ya da işe gittikten, daha doğrusu ışınlandıktan sonra, öğleden sonrayı isterseniz başka bir kentteki, hatta ülkedeki bir sahilde ya da dağ başında geçirebilirdiniz. Akşam için de uzaklıklar söz konusu bile olmadan maça, konsere ya da bir festivale gidebilirdiniz. Ya da hepsini boş verip “keşke yanımda olsaydı” diye düşündüğünüz birinin yanına ışınlanıp onunla vakit geçirebilirdiniz. Tabii, o kişinin o an nerede olduğunu ya da nereye ışınlanacağını bilmek şartıyla!
İşte, tam da bu noktada ışınlanmanın büyük bir karmaşa yaratabileceğini öngörmek zor değil. Yalnızca sizin değil, herkesin her an her yerde olabileceğini düşünsenize… Bazı yerlerin aşırı kalabalık olacağını, hatta birden fazla kişi aynı yere ışınlanmak istediğinde üst üste gelebileceklerini, çarpışabileceklerini tahmin etmek güç değil! Kendinizi hiç ummadığınız bir ortamın içinde de bulabilirdiniz; örneğin ormana ışınladığınızda bir ayının tam önünde! Kısacası bu tarz bir ışınlanma büyük bir kaos yaratabilirdi.
Peki, ışınlanma olsaydı, acaba bu nasıl mümkün olurdu? Aslında bilim insanları bu konu üzerinde ciddi ciddi çalışıyor. Heisenberg Belirsizlik İlkesi’ne dayanan, “kuantum ışınlanma” adı verilen ve doğrusu fizikçi olmayanlarca pek de kolay anlaşılmayan bir yöntemi temel alıyorlar. İşte, bu yöntemle ışınlanmayı madde için değil ama bilgi için yapabilmişler! Bir parçacığın kuantum durumu bilgisini ışınlayabilmişler.
Sizin de aklınıza takılan ilginç sorular varsa bize yazın, burada yanıtlayalım. Unutmayın, bazen çok basit görünen sorular büyük buluşlar ortaya çıkarabilir!