Artık yapay zekâ ile müzik çok kolay üretilebiliyor. İstediğiniz bestecinin eserlerine benzeyenleri, dilediğiniz şarkıcının sesiyle hemen oluşturabiliyorsunuz. Oysa eskiden böyle miydi? Özellikle 18. yüzyılda! İşte, Bach böyle bir dönemde yaşamıştı ve Bach Eserleri Kataloğu’na göre -evet, o kadar çok bestesi vardı ki 1950’de Bach-Werke-Verzeichnis, kısaca BWV diye anılan böyle bir katalog tutulmaya başlanmış- toplam 1.176 bestesi vardır; tabii şimdilik! Çünkü Bach’ın kayıp, şüpheli ya da ona atfedilen bestelerin şu anki sayısı 213 ve zaman zaman bu listeden BWV’ye aktarılanlar olabiliyor.
31 Mart 1685’te Almanya’nın Eisenach kasabasında dünyaya gelen Johann Sebastian, yedi kuşak müzisyen olan bir ailenin sekizinci ve en küçük çocuğuydu. Lafın gelişi değil, babasının sülalesi gerçekten de yedi kuşaktır müzikle iç içeydi. Dolayısıyla Johann Sebastian ilk müzik eğitimini babası Johann Ambrosius Bach’tan aldı, keman çalmayı ondan öğrendi. Sonra amcası onu orgla tanıştırdı. Kuzenlerinden biri de ünlü bir besteciydi. Aile bireylerinin hepsi çeşitli çalgılar çalabiliyordu. Böyle bir ailede büyüyüp de müzisyen olmamak herhalde daha zor olurdu!
Ancak Johan Sebastian daha on yaşındayken önce annesini, hemen ardından da babasını kaybetti. Onun bakımını en büyük abisi üstlendi. Abisinin yanına, Ohrdruf’a giden küçük Johann Sebastian ondan org ve klavsen dersleri almaya başladı. Abisi Christoph onu dönemin ünlü müzisyenlerinin besteleriyle de tanıştırdı. Bir yandan da gittiği okulda Latince, Yunanca ve din bilgisi dersleri görüyordu. Beste yapmayı ve şarkı söylemeyi de çok seviyordu.
15 yaşına geldiğinde güzel sesi sayesinde Lüneburg’daki prestijli bir müzik okulundan burs kazandı ve okulun erkekler korosunda şarkı söylemeye başladı. Buradaki iki yıllık eğitimi sırasında kilise orgu ve klavsen çalma şansını yakaladı. Avrupa kültürüyle tanıştı ve Almanya’nın aristokrat ailelerinin çocuklarıyla bir arada oldu. Ardından 1703’te Weimar’daki bir dükün saray müzisyeni olarak çalışmaya başladı.
Bu sırada sık sık yeni besteler yapıyor, dük için ayda bir tane de özel bir kantat (kiliselerde çalınan bir müzik türü) besteliyordu. Bir klavyeci olarak da ünü yayılıyordu. Çevreden çeşitli davetler almaya başladı. Arnstadt’taki Yeni Kilise’nin orgunun açılışını yapmaya çağrıldıktan sonra bu kilisenin orgcusu oldu. (Günümüzde bu kilise Bach Kilisesi olarak bilinir). Daha sonra 1706-1708 yılları arasında Mühlhausen’deki bir kilisenin orgcusu olarak çalmaya devam etti.
Toccata ve Fugue'den küçük bir bölüm
1 No'lu Çello Süiti'nden küçük bir bölüm
4 No'lu Brandenburg Konçertosu'ndan küçük bir bölüm
Ses kaynağı: YouTube Audio Library (Kevin MacLeod)
Bach’ın yaptığı en ünlü bestelerden olan Brandenburg Konçertosu, 1977’de Voyager uzay sondasıyla uzaya gönderilen Dünya’dan Sesler adlı plakta yer almıştı. Bu plakla “Biz dünyalılar böyle müzikler dinliyoruz” dendiğini ve belki de uzayda bir yerlerde şu an Bach çalındığını düşünebilirsiniz! Şaka bir yana Bach, Brandenburg Konçertosu dışında en çok Well-Tempered Clavier ve org eseri D Minör Toccata ve Fugue ile bilinir. Eminiz siz de dinlediğinizde hemen anımsayacak, bu beste makinesine bir kez daha hayran kalacaksınız.