Sokak Oyunları
Yaz harika bir mevsimdir. Çünkü yazın hava geç kararır, güneşli günler artık sıradan sayılır ve okullar da tatildir. Hepimizin bayıldığı bu sıcak yaz günlerinde arkadaşlarımızla dışarıda istediğimiz oyunu oynarız. Çünkü biz çocuklar oyun oynamayı çok severiz. Evde ya da dışarıda olsun her türlü oyun bizi mutlu eder. Ancak dışarıda oynananlar belki biraz daha mutlu edebilir!
Sokak oyunları parklarda, evlerin arka bahçelerinde, geniş açık alanlarda ya da araba giremeyen sokaklarda oynanır. Sokak oyunları büyük kentlerde 1990’lı yıllardan sonra çocuklar arasında giderek daha az oynanmaya başlamış, gelişen teknolojiyle birlikte yavaş yavaş unutulmuştur.
Saklambaç

Oooo!
Portakalı soydum,
Başucuma koydum,
Ben bir yalan uydurdum,
Duma duma dum,
Kırmızı mum.
Dolapta pekmez,
Yala yala bitmez,
Ayşecik cik cik cik,
Fatmacık cık cık cık,
Sen bu o-yun-dan çık…
Ebe olan kişi, saklanan oyuncuların hangisinin nereye saklandığını bulmaya çalışır. Gördüğü oyuncunun adını ve saklandığı yeri söyleyerek sobeler. Ebe herkesi bulursa (sobelerse) içlerinden birini ebe seçer ya da ilk sobelenen oyuncu ebe olur. Eğer ebenin söylediği kişi ve yer yanlış olursa -yani yanlış kişiyi sobelerse- o zaman bütün oyuncular “Çanak çömlek patladı” diyerek yerlerinden çıkar ve aynı ebeyle oyun yeniden başlar.
İstop
İstop, topla oynanan oyundur. Oyuncular arasında yine tekerleme söylenerek bir sayışma yapılır ve ebe belirlenir. Oyuncular ebenin çevresinde bir çember oluşturur. Ebe, topu havaya fırlatır ve aynı anda oyunculardan birinin adını söyler.

Adı söylenen oyuncu topu yere düşürmeden yakalamaya çalışır. Bu sırada öteki oyuncular toptan uzaklaşmaya çalışırlar. Adı söylenen oyuncu topu yere düşmeden yakalamayı başarırsa “İSTOP” diye bağırır. O anda bütün oyuncular oldukları yerde durur. Şimdi topu yakalayan oyuncu, topu havaya fırlatır ve oyunculardan birinin adını söyler. Eğer adı söylenen oyuncu topu yere düşmeden yakalamayı başaramazsa, yere düşen topu yakalamaya çalışır. Topu yakaladığı anda “İSTOP” diye bağırır. Topun yere düşmesi ve geç yakalanması öteki oyuncuların iyice uzaklaşmasına fırsat verir. “İstop”u duyan bütün oyuncular oldukları yerde durur. Ebe, oyunculardan birini topla vurmaya çalışır. O oyuncu vurulmamak için yerinde sıçrayabilir, eğilebilir, her türlü hareketi yapabilir; ama yerini değiştiremez. Bu oyuncu isterse topu tutmayı da deneyebilir. Eğer oyuncu topu tutamaz ve vurulursa yeni ebe olur. Eğer topu tutabilirse, bu kez de o kendisine top atan oyuncuyu topla vurmaya çalışır. Ebe, attığı topu isabet ettiremezse önceden belirlenen cezayı alır. Oyun yeniden başlar.
Dokuz Taş
Bu bir zekâ oyunudur. Tarihte ilk kez Mısır’da, MÖ 1.400 yıllarında ortaya çıkmıştır.

Oyunun iç içe üç kareden ve bunları tam ortalarından birleştiren dört çizgiden oluşan kendine özgü bir “oyun saha”sı vardır. Tebeşirle alçak bir bahçe duvarının üzerine ya da yere çizilir. Oyun sahasındaki kesişim noktalarına ve köşelere düğüm noktası diyelim. Oyuncular ellerindeki taşları (genellikle sokaktan toplanan ince-uzun ve yuvarlak taşlar) oyunun başında sırayla düğüm noktalarına yerleştirir.
Taşlar yerleştirildikten sonra oyuncular sırayla hamle yapar; yani kendi taşlarından birini bir adım ilerletip yandaki düğüm noktasına getirir. Taşlarıyla yatay, düşey ya da çapraz bir üçlü yapabilen oyuncu rakibinin bir taşını oyundan atma yani “kırma” hakkı kazanır. Ama rakibin önceden yaptığı üçlü dizilerin içindeki taşlar kırılamaz. Eğer rakibin bütün taşları üçlülerin birer öğesiyse, o zaman herhangi biri kırılabilir. İki taşı kalan oyuncu, oyunu kaybeder.
Bu oyun birçok ülkede oynanır ve Morris adıyla bilinir.